Çocuk olmadığı zaman ziyaretlere (Kırklar dağı, Şeyh Hüsamettin) gidilir.Burada bir gece yatılır ve adak adanır.Eğer çocuk olursa çocuk olduktan sonra ki günlerde tekrar ziyarete gidilir.İkinci defa gidildiğinde adak yerine getirilir ve kurban ziyaretin bulunduğu yerde kesilir.Bir veya iki gece kalındıktan sonda dönülür.Kesilen adak kurbanının koç ya da teke olması gerekmektedir.Adağın etinden adak sahipleri faydalanamaz.Etin tümü komşuları ve fakirlere dağıtılır.Ayrıca ziyaret sonrası olan çocuğun kız yada erkek ayrımı yapılmaksızın bir kulağı delinir ve küpe takılır. Çocuğun elbiseleri de kendi evlerinde yapılmaz.Elbiseler çocuk yedi yaşına girene kadar komşuları ve akrabaları tarafından temin edilir.Kurban kesme işlemi de çocuk yedi yaşına girene kadar devam eder.Böylece toplam yedi tane kurban kesilmiş olur.Küpe ise çocuk yedi yaşına girince çıkarılır.Yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için şunu da eklemek gerekir ki ziyarete çocuk olması için gidildiğinde oradaki yatırdan değil her şeye kadir olan Allah’tan o yatırın yüzü suyu hürmetine o aileye çocuk nasip etmesi dilenir.Çocuğu olmayan ailelerin yaptığı bir diğer işlem ise şöyledir:İsimleri Mehmet olan yedi evden birer çivi toplanır ve bu çivilerden bir bilezik yapılır.Bilezik çocuğu olmayan kadının kolunda ölene kadar kalır. Bunun anlamı da Hz.Muhammed’in yüzü suyu hürmetine Allah’ tan çocuk dilemektir.
Doğum yapacak anne adayı hamileliği sırasında, dünyaya gelecek bebeği için bir takım hazırlıklar yapar. Bunların başında, elbiselerin dikilmesi ve höllüğün hazırlanması gelir. Höllük çocuğun altına serilen iki yada üç elekten geçirilmiş topraktır.Bu toprak peteklerde saklanır ve ihtiyaç duyulduğunda çıkarılarak kullanılır.Höllük ateşte kavrulur ve sıcak sıcak çocuğun altına serilir.
Doğumun kolay olması için köpekler doyurulur.Evine yıldırım düşenlerin evinden su alınır ve bu su hamile kadına içirilirse doğumun kolay geçeceğine inanılır.
Doğum ebeler tarafından yaptırılır.Ancak eskiden okul eğitimi almış ebeler bulunmadığı için bu iş görerek öğrenen ve bu konuda becerisi olan kadınlar tarafından yapılırdı.
Çocuk doğup, gözlerini dünyaya açıca göbeği kesilir, yıkanır ve kundak bezlerine höllükle birlikte sarılır.Bu arada kokmaması için tuzlanır ve şansı açık olan biri çocuğun da şanslı olması için avucuna tuz koyar.Bu işlerden sonra çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur.
Bebeğin göbeğinden kesilen parça da rastgele atılmaz.Göbek parçası caminin bahçesine gömülürse çocuğun alim olacağı ve dinine sahip çıkacağı, okulun bahçesine gömülürse okuyacağı ve bu konuda başarılı olacağına inanılır.
Yeni doğan bebeğin ismi ailenin büyükleri tarafından verilir.Bayramda doğan çocuğa erkekse Bayram, kızsa Hacer adı konur.Şubat ayında kıştan yaza çıkıldığı için bu ayda doğan koz çocuğuna Şerife adı verilir.Bazen de doğuma götüren Şoförün adı veya doğum sırasında evde bulunan misafirin adının da verildiği görülmektedir. Yatır ziyaret sonucu doğan çocuklara da erkekse Hüsamettin ve Hıdır adının verildiğine de rastlanır.
Yeni doğan çocuk yukarıda anlatılan işlemlerin yanı sıra ilginç bir takım işlemlerden geçirilir ki bunları da şöyle sıralayabiliriz;
Ölmüş at iskeletinin mahalli dilde “Gurrabba” denilen kalça kemikleri arasından çocuk tam üç kere geçirilir.Bu işlem Türklerin at kültüründen kaynaklanmaktadır.
Çocuk alçak bacalı bir evin bacasından aşağıdan verilip yukarıdan çekilmek suretiyle yine tam üç kez geçirilir.Bu işlemde evin bacasının yönünün kıbleye doğru olmasına özellikle dikkat edil
Yine yedi evin süvüğünden yani evlerin damlarının saçaklarından “Gamga” denilen ağaç parçaları toplanır. Bu ağaç parçalarından bir ateş yakılır. Yakılan ateşin üzerine bir tepsi konulur.Önceden hazırlanmış olan hamur simit şeklinde şekillendirilerek pişirilir.Hazırlanan bu ekmeğe “Gaygana” denir.Gaygananın çocuk başının geçeceği genişlikte olmasına dikkat edilir.Pişen gaygana çocuğun boynundan geçirilir.Daha sonra evin önünden geçenlere bu ekmek ikram edilir.
“Kırklı” tabir edilen, henüz kırk günü doldurmamış anne ve çocuğun yalnız bırakılmamasına dikkat edilir.Çocuk yalnız bırakıldığında cinler çarpar veya periler çocuğu değiştirir korkusu yaşanır.Çocuk eğer kırkı dolmadan yalnız bırakılacaksa şu tedbirler alınır;
a) Eşiğin etrafı kıldan yapılmış bir halatla çevrilir ve eşiğin altına süpürge konur.Baş ucuna En’am yerleştirilir. Çocuğun yorganına iğne veya çuvaldız sokulur, yastığın altına ekmek parçası konulur.Çocuğun yatağının yeri değiştirilir.
b) Doğan çocuğun kırkı çıkıncaya kadar o evden dışarıya ateş ve tuz verilmez. Ateş verilirse çocuk geçimsiz olur inancı vardır.
Kırk Basması
Kırkı çıkmayan iki çocuk yan yana gelirse buna kırk basması denir. Bu iki çocuğun da cılız kalacağına inanılır.
Ayrıca kırklı çocuk zayıf ise şu önlem alınır; çocuk evin orta yerine alınır ve çocuğun etrafı süpürülür. Bundan sonra çocuğun iyileşeceğine inanılır.
İki kırklı anne yan yana geldiğinde de şu tedbirler alınır; annelerin kırklarının karışmaması için dikiş iğnelerini değiştirirler.