MENÜ
Anasayfa
Genel Bilgiler
Coğrafi Yapı
İklim
Tabiat
Muvasala
Kronoloji
Kültürel
=> Tarihi Eserler
=> Atasözleri
=> Bayramlar
=> Bilmeceler
=> Doğum ve Çocuk
=> Dualar - Beddualar
=> Düğün Adetleri
=> Evlerin Özellikleri
=> Folklor
=> Halk Hekimliği
=> Inanislar
=> Hikayeler
=> Maniler
=> Ninniler
=> Cenaze Adetleri
=> Sünnet
=> Yemekler
Misafir Defteri
İletişim
 

Tarihi Eserler

 

HAMİDİYE MEDRESESİ


 
Medrese mahallesinde bulunmaktadır.İnşa edildiği tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte kitabesindeki ifadeden Sultan II. Abdülhamit zamanında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Hamidiye Medresesinin temellerinin Selçuklular dönemine ait bir medreseye ait olduğu söylenmektedir. Başbakanlık arşivinde bulunan 1526 tarihli bir belgede “Süleyman Bey Medresesi” adıyla bir yapıdan bahsedilmesi bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.




Harputlu Hacı Hayri tarafından yazılan kitabe şu şekildedir;

  “Şah-i Faruk-i Siyer Hazret-i Sultan Hamid

   Etti bu medreseyi talibi ilme tesis

   Yazdı cevherle de Hayri kulu tarih-i selis

   Merkezi Feyz-i Ebed ola bu darüttedris”

Hamidiye medresesi uzun yıllar medrese olarak kullanıldıktan sonra, medreselerin kaldırılmasıyla bir dönem adliye binası olarak kullanılmış, bilahere özel şahıslara satılmıştır. Bina halen mesken olarak kullanılmaktadır.



İN DELİKLERİ


  İbn-i Bibi, Çemişgezek’in 1226’da Anadolu Selçukluları tarafından fethini anlatırken, İn Deliklerini bir cümle ile şöyle tasvir eder; “Başı semaya yükselmiş bir kaya içinde kudretin eliyle oyulmuş bir mağara gördük.”



İn Deliklerinin incelenmesinde bu mağaralırn yapıldıkları dönemde bölgede yaşayan insanların barınma ihtiyaçlarını karşıladığı kolaylıkla anlaşılır. Kayalara oyulan ev ve odaların yanı sıra kayaların arasından sızan suların toplandığı sarnıçlar ve daha yüksaktaki odalara çıkmak için kayalardan merdivenler ve galeriler yapıldığı görülmektedir. Ayrıca zırai hasılatın muhafaza edildiği bölmelerde yapılmıştır.

            Çemişgezek kaya odalarınını bugünkü sayısı yaklaşık 20 civarındaddır. Yumuşak olan kayaların kopmasıyla bir kısmının yok olduğunu düşünürsek oda sayısının geçmişte daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir. Odaların duvarlarında murç ve çekiç izleri, taşçı taraklarının izleri açıkça belli olmaktadır. Ancak duvarlarda herhangi bir yazıya ve freske rastlanmamaktadır.

            Yıllarca süren ilgisizliğin yol açtığı yıkıma rağmen 250 m. Yüksekliğindeki sarp kayalara oyulmuş bu odaların rasgele değil, matematiksel ölçülere göre oyulduğu rahatlıkla anlaşılır. Çünkü odalarda 2.5 m. Genişlik ve 1.7 m. Derinlik ölçüleri esas alınmıştır. Uzaktan bakıldığında tren kompartmanlarını andıran İn Delikleri iki kısımdan oluşmaktadır, birinci kısma dışardan merdivenle çıkılır; odaları, havuzu ve bir de penceresi bulunmaktadır. Bu havuzun içinde su mevcut olup derinliği 1.37 cm.  dir. Kayalardan sızıp burada biriken bu su eksilmeden kalmaktadır. İkinci kısım çok dar olup ilk olarak bir bekleme yerine rastlanır. Burası geçildikten sonra merdivenlerle uzun bir koridora çıkılır. Koridorun sağında ışık için pencereler, bu pencerelerin tam karşılarında da oda kapıları yer alır. Bu odaların bir kısmı düz tavanlı, bir kısmı ise tonoz şeklindedir. Bu odaların en üstünde daha güç çıkılabilen diğerlerine göre daha genişçe tek bir oda vardır ki bu oda “Bey Odası” olarak adlandırılmaktadır.

Kesin olarak tarihlendiremediğimiz ve ancak tasvirle yetinmek zorunda kaldığımız, tabiat güzelliği ile tarihin kaynaştığı bu kaya odalarının restore edilerek turizme kazandırılması gerekmektedir.



SÜLEYMANİYE(KALE) CAMİİ



İlçede mevcut tarihi eserler içinde en büyük yapıdır. Kale mahallesinde bulunan bu caminin kitabesi bulunamamıştır. Adını da nereden aldığı bilinmemektedir. XVIII.Yüzyılda büyük bir kısmının elden geçirildiği anlaşıldığı caminin bu tarihten çok önce yapıldığı bilinmektedir. Caminin mimari bir özelliği yoktur. Arazinin özelliğinden dolayı birkaç basamak inilerek esas mekana varılır. Caminin kapısı aslını muhafaza etmiştir.



Köprünün kitabesinin okunan kısımları şöyledir;

Maşallah

……Kıldı şad ihya-ı hamid –abad

Eyleye ya rab….cisr-i nevi cad

Banisine namzeyledi bir tarih

Cihan durdukça ma’murede hak bu cisr-i bünyadı Sene 1222

Miladi 1807 tarihinde Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırılan köprü 1856 da Diyarbekir Valisi Akif Paşa tarafından tamir ettirilmiştir.



TAĞAR (ÇEMİŞGEZEK) KÖPRÜSÜ



Çemişgezek’in hemen yanında, tagar çayı üzerinde ova köyleri ile bağlantıyı sağlayan bir köprüdür.Yakın zamana kadar ulaşım bu köprüden sağlanırken hemen alt tarafına yeni bir köprünün yapılmasıyla adeta emekliye ayrılmış ve dinlenmeye çekilmiştir.

Köprü tek gözlü olup bir Osmanlı eseridir.1307 (1891-1892) tarihli Mamuretül Aziz Salnamesinde bu köprü hakkında şu bilgileri vermektedir;

“Kasabanın pişgahında cereyan eden doğar nehri üzerinde iki adet kargir köprü mevcut olup kemer formu sivridir.Kemer uzunluğu ise 16 metredir.Su seviyesinden kilit taşına kadar olan yükseklik 9.2 metredir.Kesme taşlarla yapılan köprü iki profillidir.Köprü başlarında dört tane kaba taş vardır ki birinin üzerinde bir vazodan çıkan üç servi motifi vardır. Onun için halk servili köprü de demektedir.




Köprünün kitabesinin okunan kısımları şöyledir;

Maşallah

……Kıldı şad ihya-ı hamid –abad

Eyleye ya rab….cisr-i nevi cad

Banisine namzeyledi bir tarih

Cihan durdukça ma’murede hak bu cisr-i bünyadı Sene 1222

Miladi 1807 tarihinde Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırılan köprü 1856 da Diyarbekir Valisi Akif Paşa tarafından tamir ettirilmiştir.


YELMANİYE CAMİİ


 
İlçemizin Medrese Mahallesi’nde bulunmaktadır.Devamlı onarım ve değişiklik geçirdiği anlaşılan bu yapının çevresinde bazı ek yapıların izleri bulunmaktadır.

Güney kısmında uzanan temel kalıntıları camiinin bir yapılar topluluğu içinde yer aldığını göstermektedir.

Eğimli bir arazide kesme taşlardan yapılmış olduğu anlaşılan Yelmaniye Camii yer yer bu özelliğini yitirmiş, değişik malzemenin kullanıldığı onarımlarla oldukça şekil değiştirmiştir.İlk özelliklerini biraz olsun koruyabilen kısımlarından biri batıdaki giriş cephesidir.Bu cephe bile bir bütünlükten yoksundur.Tam güney batı köşesindeki bir köşe sütunu ve kesilmeler bu cephenin de elden geçirilmiş olduğunu göstermektedir.Bu ilginç kalıntı kesinlikle değişmeyi ortaya koymakta fakat ilk şekli konusunda pek açıklık getirmemektedir.

Arazinin olanakları içinde batıya alınan taçkapısı, boyutları, zengin taş işçiliği ile dikkati çekmektedir.Bu anıtsal kapının sağındaki pencere de taçkapı ile bağlantı halindedir.Süslü söveleri, üzerinde duvardan fırlayan ve geometrik geçmelerden meydana gelen kavara motifi ile bu pencerenin dışında bütün motifi ile bu pencerenin dışında bütün pencereler yalındır.Özellikle doğu cephesindeki pencereler çok değişmiş, sınırlı bir bezemeden bile yoksundurlar.Onun için yapının biraz olsun özelliklerini koruyabilmiş kısmı yine batı cephesidir.



Batı cephesinde büyük bir eyvan şeklinde dışarı açılan taçkapısı, önyüzünde Selçuklu devri yapılarında karşımıza çıkan silmeler taşımaktadır.Bu silmelerle kemer arasındaki boşluklar, birer oldukça dışarı taşkın, içi geometrik yıldız geçmeleri ile bezenmiş rozetlerle doldurulmuştur.Bu ön yüzün dışında taçkapıyı şekillendiren bir beşik tonozdur.Oldukça derin bir eyvan şekline bürünen bir giriş kısmı ikinci kez tekrar çeşitli motiflerle bezenmiştir.Ana girişin iki yanında duvara dayalı sekizgen birer sütunla mekan hareketlenmektedir. Burada bezeme özellikle sütunların gövdelerinde ve kapının çevresinde toplanmaktadır. Taçkapının dış yüzünde denenen geometrik motifler birkez de burada tekrarlanmıştır. Sütunlar taşıyıcı özelliklerinden çok bu taçkapıya hareket getirmek amacıyla konmuştur.Sütunlara oturuyormuş gibi görünen kemer de bir noktaya kadar aynı amaçla yapılmıştır.Bu anıtsal taçkapıda dikkati çeken noktalardan biri de kitabelerdir.Bu kitabelerden biri girişin üzerinde iki satır halinde yazılmıştır.Kitabe şöyledir;

Bu anıtsal taçkapıda dikkati çeken noktalardan biri de kitabelerdir.Bu kitabelerden biri girişin üzerinde iki satır halinde yazılmıştır.Kitabe şöyledir;

“Emere bi imaretü medresetül mübareketül melik  el adil taceddin yelman bini keykubad bini halidi kürdi fi eyyami Timur han min maverainnehir haledallahu devlete hüma”

806 Muharrem El Haram Fi Sene Sitte ve Semane-Mie

Kitabeye dikkat edilirse bunun aslında bir medreseye ait olduğu hemen anlaşılır.Bugün caminin çevresinde birçok temel kalıntıların varlığı burada bir külliyenin bulunduğu ve kitabenin de külliyenin bir kısmı olan medreseye ait olduğu anlaşılır. Zamanla cami kısmı harab olduğundan medrese kısmı camiye dönüştürülüp camii olarak kullanılmaktadır.

Kitabede yer alan H.806 tarihinden yapının Timur devrinde Çemişgezek Beyi Taceddin Yelman tarafından 1404 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.




İkinci kitabe ise sağ duvarda bulunmaktadır.Zamanla bozulmuş olduğundan okumak olanağı kalmamıştır.Mimarının adını veya onarmalarla ilgili ipucu vermesi mümkün.Bu eserin bozulmuş olması bazı noktaların karınlıkta kalmasına sebep olmaktadır.

İlginç taç kapıdan içeri girilince arazinin özel durumu gereği birkaç basamaktan sonra ana mekana çıkılmaktadır.Yapının dışı gibi içi de değişeceğinden ilk durumu açıkça yansımaktadır.Ortada bir kubbe, dört yanda buna bağlı tonozların şekillendirdiği bu taştan mihrab, batı cephesindeki pencere süslerine benzer.

Mihrabın sağında ise yalın bir mimber bulunmaktadır.Yapı ışığı doğu ve batı duvarlarında ki pencerelerden almakta kubbede açıklık bulunmamaktadır.Sanat tarihi açısından bakıldığında Yelmaniye Camii Selçuklu devri uslubunun çözülüşü, Osmanlı Devri uslubunun şekillenmesi arasında bir köprü geçiş niteliği taşımaktadır.

Camiinin minaresi sonradan yapılmıştır.
 

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol